Osteoporozda (Kemik Erimesi) Risk Faktörleri
Prof. Dr. Lütfiye Müslümanoğlu
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı
Hisar Intercontinental Hospital
İstanbul
Osteoporoz kelime olarak delikli kemik anlamına gelir. Kemik kütlesinin düşük olması, mikromimari yapının bozulması sonucu osteoporozda kemik kırılganlığının ve kırıkların arttığı görülür.
Osteoporoz yavaş yavaş yıllar boyu tanı konmadan bir kırık oluşuncaya kadar sessizce gelişir. 50 yaş üstü kadınların yarıdan fazlasının, 70 yaş üstü erkeklerin yarısına yakın bölümünün aktif yaşamını olumsuz etkiler.
Kemik kaybı %30-40 olana kadar hastalık sessiz seyreder. Daha sonra çoğunlukla sırt ağrısı, yaygın kemik ağrısı olarak belirti verebilir. Osteoporozda akut şiddetli sırt ağrısı bir omurun ani olarak çökmesi veya kırılması ile olur. Hastanın hareket etmesine engel olan şiddetli ağrısı vardır. Hastalık sessizce seyredebildiğinden omurgada kemik kaybına bağlı olarak kırıklar bir şey kaldırma veya öksürme gibi hafif bir travma sonucu olabilir. Boy kısalır, kamburluk gelişebilir.
Osteoporoz oluştuktan sonra tedavi etmekten ziyade, osteoporoz gelişmesini önlemek amaçtır. Bunun için de anne karnında iken başlayan ve ölüme kadar uzanan insan yaşamı boyunca dikkat edeceğimiz hususlar vardır. Koruyucu hekimlik açısından bebeklik, çocukluk, gençlik ve yetişkin dönemlerde kemik kütlesinin maksimal düzeyde olmasına gayret etmemiz gerekir. Risk faktörlerini bilip bunları en aza indirdiğimizde başarılı olabiliriz.
Osteoporoz gelişimine katkıda bulunan risk faktörleri vardır.
Değiştirilemeyen risk faktörleri
Genetik özellik: Ailede, yakın akrabalarda osteoporoza bağlı kırık olması önemli bir risk faktörüdür. Doruk kemik kütlesi ve kemik kayıpları genetik ve çevresel özelliklere bağlıdır. Çocukluk ve gençlik döneminde dengeli,yeterli beslenme ve egzersiz sonucu, 20-30 yaşları arasında genetik olarak belirlenmiş doruk (maksimal) kemik kemik kütlesinin oluşmasını sağlayacaktır.
Irk: En düşük kemik kütlesi beyaz ırkta görülür. Kalça kırıkları beyaz ırkta daha fazladır.
Yaş ve Cinsiyet: 30-35 yaşları arasında kemik kaybı ve yapımı denge halindedir. Bundan sonra genetik olarak belirlenmiş kemik kaybı artmaya başlar. Kadınlarda erkeklere göre daha fazladır. Menopoz ile birlikte kadınlarda osteoporoz ve kırık riski giderek artacaktır. Erkeklerde kırık riski 75 yaşından sonra giderek artar. Yaşlı kişilerde denge bozukluğunun gelişmesi nedeniyle düşme riski de artmaktadır, bu da kırılma riskini arttırmaktadır. Yetişkin dönemden itibaren yapılacak ağırlık bindirici egzersizler (yürüme, zıplama, ip atlama, dans, koşma, tenis,Tai-Chi vb.) ve denge egzersizleri yaşlılık döneminde kemik sağlığının daha iyi olmasına yardımcı olacaktır.
Önceki kırıklar: Önceden kırığı olanlarda ikinci bir kırık riski ikiye katlanmaktadır. Bu kişilerin düşmeye daha meyilli olmaları veya genetik kazanımlı kemik kütlesinin daha zayıf olması nedeni ile olabilir.
Gebelik ve emzirme: Genel olarak gebelik ve emzirme döneminde kalsiyum ihtiyacının artması annenin kalsiyum ve kemik metabolizmasını etkiler. Gebelik ve emzirme döneminde annenin 1500 mg kalsiyum, 800 IU D vitaminine ihtiyacı vardır. Gebelikte beslenme ile yeterli kalsiyum alınıyor ve D vitamin düzeyi de normal ise kalsiyum emilimi ve kemikler tarafından tutulumu bir miktar artmaktadır. Sonuç olarak bu fizyolojik durum osteoporoz riskini ne arttırmakta ne de azaltmaktadır. Büyüme çağındaki gebelik ve emzirme düşük kalsiyum ve D vitamin eksikliği ile birlikte olduğunda farklı sonuçlara neden olabilir. Gebelikte yatak istirahati veya bazı ilaçların kullanılması gerekliliğinde kemik kütlesinde azalma olabilir ve kırık görülebilir. Gebelikte çoğunlukla leğen veya kalça kemiğinde görülen, manyetik rezonans görüntülemede yaygın kemik ödemi ile seyreden geçici osteoporoz görülebilir, bir yıl içinde düzelir.
Değiştirilebilen risk faktörleri
Hareketsizlik (inaktivite): Fiziksel aktivitenin yetersiz olması osteoporoz için en önemli risk faktörüdür. Yatağa bağlı gençler için de bu durum geçerlidir. Bu hastalar birkaç ay içinde kemik kütlelerinin yaklaşık % 30’unu kaybederler ve baştaki düzeye ulaşabilmeleri yıllar alabilir. Bilekteki kırık nedeniyle kolun 3 hafta hareketsiz kalması kemik yoğunluğunda % 6’lık kayba yol açar. Hastalıklarda istirahat süresi mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır. Kas ve kemik kütlesi arasında yakın ilişki vardır. İlerleyen yaşla birlikte birçok hastalık düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite ile önlenebilir veya seyri olumlu etkilenebilir. Genelde haftada 3-5 gün 30-60 dakika süreyle yürüyüş gibi iskelete stres veren veya yük verici egzersizlerin faydası vardır.
Aşırı spor: Sürekli ve yorucu çalışmalar, aşırı diyet, vücut ağırlığının sıkı kontrolü vücut yağında aşırı bir azalmaya ve kadınlarda östrojen düzeylerinde düşmelere yol açabilir, kırık riski artabilir.
Aşırı zayıflık: Zayıf kadınlarda kırık riski yüksektir. Ağırlık artması kemiklerin güçlenmesine ve yağ hücreleri tarafından üretilen östrojen metabolitlerinin kemikleri osteoporozdan korumasına yol açar. Aşırı zayıflık osteoporoza neden olduğu gibi, aşırı kilo alma da omurlarda bozulma(deformasyon), diz ve ayak bileği eklemlerinde aşınma, kireçlenme gibi istenmeyen durumlara neden olabilir. Düşük vücut ağırlığına bağlı kemik yoğunluğunda azalma ve kırık riskinde artış kadın ve erkekleri eşit düzeyde etkiler. İncelik düşkünlüğü nedeni ile milyonlarca kadın, kemikleri pahasına incelmeye ve ince kalmaya çalışmaktadır. Yalnızca düşük kalorili bir diyetle beslenme halinde, kemiklerin gelişimi ve korunması için gerekli besinlerin alınması mümkün değildir. Diyet yapıldığında vitamin ve mineral takviyesi ile düzenli egzersiz yapılarak kas ve kemikleri güçlendirmek gerekir. Sonuç olarak her şeyin ortası karardır.
Yaşam boyu düşük kalsiyum almak: Büyüme sırasında yiyeceklerle kalsiyum alımı yeterli düzeyde olmazsa iskelet yapımı doruk noktasına ulaşamıyacaktır. Yıllar boyunca kalsiyum alımı az olduğunda, parathormon salınımı kemikteki depolardan kalsiyumun alınmasını uyarır ve sonuçta osteoporoz gelişebilir. Çocukluk ve yetişme döneminde kalsiyum alımı ne kadar çok olursa doruk kemik kütlesi o kadar iyi olacağından kadın ve erkeklerde yaşlanma ile ortaya çıkacak kırık riski de az olacaktır. Kalsiyum kaynaklarının başında süt ve süt ürünleri gelmektedir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, genetiği ile oynanmamış soya fasulyesi (soya ve soya ürünlerini erkekler aşırı tükettiğinde östrojenik etkisinden dolayı meme büyümesi yapabilir) , baklagiller, fındık, pekmez, tahin, küçük balıklar ile günlük kalsiyum ihtiyacı karşılanabilir.
Depresyon: Depresyonun kendisi osteoporoz nedeni değildir, ancak depresyona eşlik eden durumlar osteoporoza zemin hazırlayabilir. Depresyonda yüksek düzeylerde seyreden stres hormonları, kullanılan ilaçlar, iştahsızlık nedeni ile beslenmenin bozulması ve fiziksel aktivitenin azalması osteoporoz gelişiminde rol oynar.
Sigara: Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat arttırır. Yetişkinlik döneminde günde 1 paket sigara için kadınların menopozda kemik mineral yoğunlukları, sigara içmeyenlerden % 5-10 daha düşüktür. Sigara yaşam boyu omurga kırığı oluşma riskini kadınlarda ve erkeklerde % 13-32 oranında arttırmaktadır. Kalça kırığı oluşma riski ise % 30-40 oranında verilmiştir. Sigara kan kortizol düzeyini arttırarak D vitamininin aktifleşmesini azaltmaktadır. Karaciğerde östrojen metabolizmasını etkilemekte, yıkımını arttırmaktadır. Vücutta kemik yapımı için gerekli olan bazı besinlerin eksikliğine yol açmaktadır, örneğin C vitamini eksikliği gibi. Sigara vücudun kadmiyum, kurşun ve diğer toksik bileşiklerden oluşan zehirlerin açığa çıkmasına neden olmakta, kalsiyum emilimi ve mineralizasyon bozulmaktadır. Sigaranın besinlerle alınan kalsiyumun kemik koruyucu etkisini azalttığı gösterilmiştir. Kemik yapıcı hücreleri (osteoblastlar) iş yapamaz duruma getirip, kemik kan dolaşımını da azalttığı bilinmektedir.
Alkol: Alkol kullanımı kalsiyumu düzenleyen hormonları etkileyerek kemik yapımını azaltmakta ve osteoporoza zemin hazırlamaktadır. Aşırı alkol tüketiminde kalsiyum emilimi azalmakta, atılımı artmaktadır. Burada belirleyici faktörler alkole eşlik eden yetersiz beslenme, düşük vücut ağırlığı, karaciğer hasarı, kalsiyum emiliminin azalması, östrojen düzeylerinin düşmesidir.
Beslenmenin yetersiz olması: Kemik sağlığında beslenme önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle aşağıdaki faktörler akılda tutulmalı ve dikkat edilmelidir.
Mineraller: kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, mangan, bakır, boron, silika
Vitaminler: D,C, K, B6, B12 ve folik asit
Proteinler
Esansiyel yağ asitleri
Çocukluk, gençlik döneminde olduğu gibi hayatın her döneminde kemik sağlığı için dengeli ve uygun beslenme çok önemlidir. Kemik sağlığı için özellikle D vit. kalsiyumun emiliminin olabilmesi gereken en önemli vitaminlerden biridir. En büyük kaynak güneştir. Günümüzde kapalı ortamlarda hayatımızın geçmesi ve güneşin zararlı ışınlarına maruz kalınması nedeniyle güneşlenme olmamaktadır. Bu nedenle günlük D vitamini alımı önem kazanmaktadır. Her gün 500 IU D vitaminine ihtiyacımız vardır. Hamilelik, süt verme, menopoz ve yaşlılıkta ise D vitamini gereksinimi günde 1000 IU’dir.
Hormonlar: Doğal veya cerrahi olarak ortaya çıkan erken menopoz önemli bir risk faktörüdür. Erkeklerde testosteron yetersizliği de osteoporoza neden olur. Alkolizm ve anoreksia nervoza testosteron yetersizliğine katkıda bulunabilir. Genç erkeklerde osteoporoz olgularında serum testosteron düzeyleri ölçülerek hipogonadizm ya da testosteron yetersizliği araştırılmalıdır. Doğum kontrol hapları östrojen ve progesteron kombinasyonu içerirler ve her ikisi de kemik kütlesini arttırabilir.
Kullanılan bazı ilaçlar: Pek çok ilaç kemikleri zayıflatır. En önemlisi kortizondur. Bronşial astma, alerji, romatizmal, hematolojik hastalıklarda ve organ nakillerinde kortizon kullanılır. Kortizon ve türevleri ile 1 yıldan uzun tedavi edilenlerde osteoporoz gelişir ve kırık riski artar. Lityum, izoniyazid, karbamazepin, diğer antiepileptikler (sara ilaçları), heparin, warfarin ve diğer antikoagülanlar (kan sulandırıcı ilaçlar), alüminyum içeren antiasitler (mide koruyucu ilaçlar), siklosporin A gibi immünosüpresifler osteoporoza zemin hazırlayan ilaçlardır. Günlük 75-125 mikrogram dozlarda alınan tiroid hormonlarının muhtemelen kemiklere zararı yoktur.
Osteoporoz oluştuktan sonra hem sağlıkla hem de çevreyle ilgili faktörler kırık riskini arttırır. Kas zayıflığı, denge ve koordinasyon bozukluğu, düşme sırasında koruyucu reflekslerin yetersizliği, baş dönmesi, kısa süreli baygınlık atakları, bilinç kaybı, Parkinson hastalığı, görme bozukluğu, alkolizm, yorgunluk, ilaçlara bağlı halsizlik bu riskler arasındadır. Evde telefon ve diğer araçların kablolarının yerde gelişigüzel durması, halı saçakları, kaygan zeminler, tutunma yerlerinin olmaması ve yetersiz aydınlatma da çevresel olarak düşme riskine ve dolayısı ile kırık oluşumuna zemin hazırlayabilir. Osteoporoz ve kırık oluşumunu önlemek için risk faktörlerini en aza indirmeye çaba göstermemiz gerekir.