Hayata nerden bakıyoruz?

Hayata nerden bakıyoruz?

Yrd. Doc. Dr. Gülhan Cengiz

Hayatımızda çocukluk çağımızın önemi çok büyüktür. Dikkat edilecek olursa birçok temelin bu yaşta atıldığı görülür.Düşünüyorum da  değişik eğitimler alarak zenginleştirdiğimiz hayatımızı bir noktada eksik bırakıyoruz. O da rabbimizin bize ikram ettiği evlatlarımızın yetiştirilmesi, eğitimi.  Oysa ki neslimiz onlarla devam ediyor. Yaşantımıza renk katan, sevgi, şefkat, paylaşma, iyilik, hayata ümitle  bakma, büyüklerimizin kıymetini daha iyi anlama  gibi birçok  duygular onlarla filizlenip gelişiyor. Peki bizler, bizlere bu duyguları yaşatan evlatlarımıza vazifelerimizi gereği gibi yapabiliyormuyuz? Allah’ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı insanların -çocuklarımızın eğitimini biz anne babalara bırakarak bizleri en kadar şerefli bir vazifenin beklediğinin farkındamıyız?   

Anne ve babalar çocuklarını büyütürken” hele bir büyüsün kreşe, okula gönderir eğitimini aldırırım”.oluyor. O yaşlar yaklaştığı zamanda  büyük bir telaş başlıyor. Çocuğumu nasıl eğitmeliyim ? Acaba nereye göndersem, hangi kreş ya da hangi okul daha iyi? Düşüncesi uykularını kaçırıyor.Böyle  mi olmalı?

Acaba eğitime ne zaman ve nasıl başlamalı? Neler yapmalı? Bunları düşünüyor ve karşılaştığım manzaralar karşısında üzülüyorum.

 Muayenehaneme gelen anne ve baba adayları genelde bebeğin cinsiyeti ile ilgileniyor. Birde beklemediği cinsiyet olursa ; acaba doğrumu? Zamanla değişir mi? Gibi sorulara maruz kalıyorum. Sonrada biz merak etmiyoruz. Çevremizdeki insanlar bizi sıkıştırıyor. Allah hayırlısını versin demeyi ihmal etmiyorlar.  Neden öncelikle cinsiyetten başlıyorsunuz? diye sorduğumda  ise bebeğin kıyafetleri öne sürülüyor. Pembe  mavilerin önemi anlatılıyor. Bebek yatağı,odası önemli hale geçiyor. Daha sonra maddiyat kaygısı  başlıyor.   Bebek doğduktan ise beslenme, sağlık, bez, giyim kuşam gibi problemler öne çıkıyor. Bunlar düşünüldükçe , hesaplar bu yönde yapıldıkça eğitim geri plana itiliyor. Oysa bu anlattıklarım abartıldığı gibi zor değil en kolay olanı. Neden mi?

 Küçücük bebek dünyaya geldiği zaman ne renk giyeceği onu hiç ilgilendirmez. Kıyafetinin çeşitli olmayışı ile açıkta kalmaz. Hele markalarla hiç ilgisi yoktur. Sağlığa uygun bir elbise veya ayakkabı onun ihtiyacını giderecektir. Nasıl odada ,yatakta yatacağı da . Beslenmesine gelince 6 aylık olana kadar özel mamalar yerine anne sütü yeterli olacaktır. Daha sonra ise 3 çeşit yemek yerine bir veya 2 çeşit yetecektir. Böyle yapmayıp, çocuğumuza çok özel muamele yaparak  büyüttüğümüzde egoist ve obez  çocuklar yetiştiriyoruz. Sonra da şikayetler dönemi başlıyor. Gücümüzün üzerinde masraflar ederek yetiştirmeye çalıştığımız çocuklarımızı zaman içerisinde  bir türlü mutlu edemediğimizi farkediyoruz. Büyüdükçe bizden beklentileri artıyor. Ailelerinin durumuna bakmadan daha çoğunu beklemeye başlıyorlar. Tatmin olamıyorlar.

 Zira  dış görünüşlerini güzelleştirmeye uğraşırken iç dünyalarını ihmal ediyoruz. Ailesine, cemiyete, ülkesine faydalı olabilecek duygu ve düşünceleri onlara veremiyoruz. Demek ki yemeyip yedirmek,giymeyip giydirmek yetmiyor. Sevgili peygamberimizin SAV  “hayırlı gidiş ,ortadan gidiştir” sözüne uymadığımızı fark ediyoruz ama geç kalıyoruz.

Çocuklarımızın dışından daha çok beyinlerini süslemeye çalışmalıyız.Şunu unutmayalım. Çocuklarımız bize Allah CC.nün en kıymetli emanetleri. Bu emanetlere sahiplik, sadece yedirmek giydirmekle olmamalı. Eğitimi en az bunlar kadar önemli. Batıdaki eğitimciler 0-6 yaş arasındaki eğitimin öneminden bahsediyorlar. Bu yaşlardaki çocukların ihmal edilmemesini tavsiye ediyorlar. Dinimizin  büyükleri, ise eğitimin çocuğun ilk oluşmaya başladığı andan itibaren başladığını ifade ediyorlar. Annenin helal yemesi, güzel duygular taşıması, güzel sözler işitmesi, çok fazla sokağa pazara çıkmadan sakin bir ortamda gebeliğini geçirmesini tavsiye ediyorlar. Batılı ilim adamlarının da bu konuda birçok çalışmaları var. Bebeğin anne karnında iken işittiği seslerden etkilendiğini, eğitilmeye buradan başlanması gerektiğinin öneminden bahsediyorlar. Anne hamile kaldığı andan itibaren dikkatli olmalı. Büyüklerimizin nasihatlerine kulak vermeli.  Düz bir mermer gibi olan beyinlerine tertemiz, onlara ömür boyu gerekecek olan bilgileri yerleştirmeliyiz. Zira onlar bizlerin dünyada bırakacağı en önemli eserler olduğunu unutmamalıyız.

Rabbimiz hamilelik dönemini boş yere 280 gün  yaratmamış. Dileseydi bebekler rahim dediğimiz o yuvada daha kısa zamanda gelişir dünyaya gelirdi.  Bu süreyi sadece doğacak çocuklarımızın  giyim kuşamı için geçirmemeliyiz. Bebeğimize  nasıl bir eğitim vereceğimizin planlarını daha o ilk günlerden itibaren yapmalı, çocuğumuzun eğitimine zaman ayırmalıyız. Ailesini, akrabalarını, çevresini, ülkesini unutan nefsine hizmet eden, her şeyi çıkarları için düşünen bir insan  değil, insanlığa faydalı olan insanlar yetiştirmeliyiz. Tabi bunun  içinde önce kendimizi eğitmemiz gerekiyor. Onların nasıl olmasını istiyorsak biz de o yolun yolcusu olmalıyız.  Evlatlarımıza güzel örnek olmalıyız.  Onların bizim aynamız gibi olduğunu, bizleri taklit ederek hayata hazırlandığını unutmamalıyız. Yap demekten çok yapma gayreti içerisinde olmalıyız. Dinimizin ilk emrinin okumak öğrenmek olduğunu hayatımızın hiçbir safhasında unutmamalıyız. Hedefimiz  güzel ahlaklı , insanlarla ve kendisiyle barışıklı, hoşgörülü, çevresine faydalı, güven veren, adil, üretken,dünya ve ahiret saadetini   unutmayan çocukları yetiştirmek olmalı. Arkamızda amel defterlerimizi güzel dolduracak nesiller  bırakmalıyız…